“Mutlu ailelerin hepsi birbirine benzer, mutsuz ailelerin mutsuzluğuysa kendine özgüdür.”
Tolstoy, Anna Karenina

Anna Karenina İlkesi, mutlu bir evliliğin pek çok temel unsurun aynı anda doğru işlemesine bağlı olduğunu söyler. Temel faktörlerden yalnızca birindeki başarısızlık bile, diğer tüm olumlu unsurlar mevcut olsa dahi, evliliğin mutsuzlukla sonuçlanmasına yol açabilir.

Bu ilke yalnızca evliliklere değil, hayatın pek çok alanına da uygulanabilir. Jared Diamond, Tüfek, Mikrop ve Çelik kitabında bu durumu şu şekilde ifade eder:

“Oysa önemli konuların çoğunda başarı, aslında birbirinden ayrı olası başarısızlık nedenlerinin pek çoğunun ortaya çıkmasının önlenmesini gerektirir.”
Jared Diamond, Tüfek, Mikrop ve Çelik, s.182, Pegasus Yayınları, 2. Baskı, Haziran 2021

Ekonomi politik açısından bu ifadeyi şöyle uyarlayabiliriz:

“Ekonomi siyasetinde, önemli konuların çoğunda başarı; birbirinden ayrı görülen ve varsayılan olası başarısızlık nedenlerinin pek çoğunun ortaya çıkmasının önlenmesini gerektirir.”

Türkiye ekonomisinin temel makro göstergelerine bakıldığında, 1970 yılı hem enflasyon hem de dış ticaret açığı açısından önemli bir kırılma noktasıdır.

  • Enflasyon:
    1923–1970 döneminde (47 yıl) yıllık ortalama enflasyon oranı %5,78 iken, 1970–2023 döneminde (53 yıl) bu oran %35,18’e yükselmiştir.
  • Dış Ticaret Açığı:
    1923–1970 döneminde (48 yıl) dış ticaret açığının GSYH’ye oranı ortalama %1,10 iken, 1971–2023 döneminde bu oran %6,86’ya çıkmıştır.

Bu veriler, 1970 sonrası dönemin, 1970 öncesine kıyasla makroekonomik dengeler açısından ne kadar farklılaştığını net biçimde ortaya koyuyor:

  • Yıllık ortalama enflasyon oranı, 1970 sonrası dönemde 6,09 katına çıkmıştır.
  • Dış ticaret açığının GSYH’ye oranı ise 6,26 kat artmıştır.

Başka bir ifadeyle, 1970 öncesine kıyasla 1970 sonrasında hem fiyat istikrarı hem de dış ticaret dengesi, çok daha kırılgan bir yapıya bürünmüştür.

Kaynak: TÜİK

Dış ticaret açığının GSYH’ye oranı, 1923–1970 dönemindeki (48 yıl) dış ticaret açığının GSYH’ye oranlarının aritmetik ortalaması ile 1971–2023 dönemindeki (53 yıl) dış ticaret açığının GSYH’ye oranlarının aritmetik ortalamasıdır.

1970’lerden sonra Türkiye ekonomisi yalnızca yüksek enflasyon ve büyüyen dış ticaret açıkları ile değil, aynı zamanda büyüme hızında ve istihdam artışında yaşanan yavaşlamayla da karşı karşıya kalmıştır.

  • GSYH Büyümesi:
    Yıllık ortalama büyüme oranı, 1923–1970 döneminde %5,13 iken 1970–2023 döneminde %4,59’a gerilemiştir.
  • İmalat Sanayi Büyümesi:
    Aynı dönemde imalat sanayinin Gayrisafi Katma Değer (GSKD) büyüme oranı %7,11’den %5,59’a düşmüştür.
  • İstihdam Artışı:
    1970 öncesi dönemde toplam istihdamın yıllık artış hızı %2,17 iken, 1970 sonrası dönemde %1,58’e gerilemiştir.
    • İmalat sanayi istihdam artışı %4,64’ten %2,95’e düşmüştür.
    • İmalat sanayi dışı istihdam artışı ise %2,01’den %1,35’e gerilemiştir.

Bu yavaşlamanın uzun vadede yarattığı fark çarpıcıdır:

  • Eğer 1970 sonrası dönemde istihdam artış hızı, 1970 öncesindeki gibi %2,17 seviyesinde kalsaydı,
    2023 yılında toplam istihdam 31,6 milyon kişi değil, 42,8 milyon kişi olacaktı.
  • İstihdam artış hızı %2,17’den %1,58’e değil de daha ılımlı bir şekilde %1,75’e düşseydi,
    2023 istihdamı 34,5 milyon kişi olurdu. Bu da bugünkü istihdamdan yaklaşık 3 milyon kişi fazla anlamına gelmektedir.

Bu veriler, 1970 sonrası dönemin sadece fiyat istikrarı ve dış ticaret dengesi açısından değil, aynı zamanda ekonomik büyüme kapasitesi ve istihdam yaratma gücü bakımından da daha zayıf bir dönem olduğunu göstermektedir.

Bilinçli olarak boş bırakılmıştır.