Öncelikle, Azalan Oranlı Genel Tüketim Vergisi İndirimi uygulamasının sağlıklı bir şekilde hayata geçirilebilmesi için harcamaların doğru ve eksiksiz şekilde kayıt altına alınmasına yönelik iki önerimi paylaşmak istiyorum.

Katma Değer Vergisi (KDV) ve Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) gibi dolaylı vergilerin, harcama sırasında doğrudan Hazine ve Maliye Bakanlığı’na (HMB) ödenmesi mümkün olabilir mi?

Örneğin; X şirketinin, A Bankası’nda kredi kartı harcamalarının aktarıldığı X* isimli bir hesabı bulunduğunu varsayalım. Bu hesaba ek olarak, HMB tarafından X şirketinin vergi tahsilatı için kullanılacak X** adlı özel bir hesap açılabilir. Bu ikinci hesap, tüketicilerin yaptığı alışverişlerde ödedikleri dolaylı vergilerin otomatik ve doğrudan aktarılacağı bir kanal olacaktır.

Uygulama Örneği

Bir tüketici, X şirketinden dolaylı vergiler dahil 100 TL tutarında bir alışveriş yaptığında, bu tutarın 10 TL’si dolaylı vergilere (KDV + ÖTV) aittir. Mevcut sistemde, toplam tutar olan 100 TL doğrudan X şirketinin A Bankası’ndaki X* hesabına aktarılmaktadır.

Oysa önerilen sistemde:

  • 90 TL mal veya hizmetin bedeli olarak X* hesabına,
  • 10 TL dolaylı vergi bedeli olarak HMB’ye ait X** hesabına
    otomatik şekilde aktarılacaktır.

Bu yöntem, hem vergi tahsilatını şeffaflaştırır hem de kayıt dışılığı azaltır.

Yukarıda anlattığımız sisteme hem alternatif hem de tamamlayıcı bir yöntem olarak, herkese bir Hazine ve Maliye Bakanlığı Kartı (HMB Kart) verildiğini düşünelim. Bu kart ile, yaptığımız alışverişlerde harcamaların tamamının HMB Kartımıza işlenmesini talep edeceğiz.

Kartımıza aktarılan bilgilerde, vergi dışı harcamalar ile dolaylı vergi ödemeleri ayrı ayrı görünecek. Böylece, hem bireysel harcama takibi hem de vergi bilinci artacaktır.

İlk uygulamayı (dolaylı vergilerin doğrudan HMB hesabına aktarılması) hayata geçirsek bile, HMB Kart sistemine yine ihtiyaç olacaktır. Çünkü kredi kartı dışındaki harcamalarımızın da kayıt altına alınabilmesi için HMB Kart önemli bir araçtır.

Bu nedenle, öncelikli olarak HMB Kart uygulamasına odaklanmak mantıklı görünüyor.

Ocak 2007 ile Ağustos 2024 döneminde, dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki ortalama payı %66 olarak hesaplanmıştır.

Dolaylı vergiler, azalan oranlı vergiler arasında yer alır. Yani gelir düzeyi arttıkça, ödenen verginin gelire oranı düşer.

Örneğin:
Vergisiz fiyatı 100 TL olan bir ürünü, %20 KDV eklenmiş fiyatıyla 120 TL’ye aldığımızı varsayalım.

  • A kişisinin yıllık brüt geliri: 1.000 TL
  • B kişisinin yıllık brüt geliri: 2.000 TL

Bu üründe ödenen vergi tutarı 20 TL olduğuna göre:

  • A kişisi için verginin gelire oranı: 20 / 1.000 = %2
  • B kişisi için verginin gelire oranı: 20 / 2.000 = %1

Görüldüğü gibi, aynı ürünü satın almalarına rağmen, düşük gelirli A kişisi, gelirinin daha büyük bir yüzdesini vergi olarak ödemektedir. Bu durum, dolaylı vergilerin gelir dağılımı üzerindeki adaletsiz etkisini açıkça ortaya koymaktadır.

Vergi uygulamalarında ideal olan, artan oranlı bir sistemdir. Yani gelir arttıkça, ödenen vergi oranının da artması beklenir. Bu yaklaşım, gelir dağılımında adaletin sağlanması için kritik öneme sahiptir.

Ancak, dolaylı vergiler doğası gereği azalan oranlıdır. Bu nedenle, adil bir vergi dağılımı hedefleyen ekonomilerde, dolaylı vergilerin düşük, doğrudan vergilerin (gelir ve mülkiyet üzerinden alınan vergiler) ise yüksek olması tercih edilir.

Ne yazık ki, ülkemizde durum tam tersidir. Dolaylı vergiler yüksek, doğrudan vergiler ise düşük seviyededir. Üstelik, bu yapıyı değiştirmekte de zorlanıyoruz; yani dolaylı vergileri azaltıp, doğrudan vergileri artırmak kolay görünmüyor.

Peki, vergi sistemimizi kökten değiştiremiyorsak, bu yapıyı yine de iyileştirebilir miyiz?

Evet, mümkün.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, dolaylı vergiler doğası gereği azalan oranlıdır. Peki, mevcut vergi sistemimizi koruyarak, bu vergileri artan oranlı bir yapıya dönüştürmek mümkün müdür?

Aslında evet, ancak bu dönüşüm iki aşamalı bir strateji gerektirir:

1️⃣ Dolaylı Vergileri Önce Artırmak
İlk adımda, dolaylı vergilerin yarattığı adaletsizliği bilinçli olarak artırmak gerekir. Örneğin, tüm dolaylı vergileri mevcut seviyelerinin 2 ya da 3 katına çıkaralım. Bu, özellikle tüketim üzerinden alınan vergilerde ciddi bir yük oluşturur ve sistemdeki adaletsizlik ilk bakışta büyür.

2️⃣ Adaletsizliği Dengeleyecek Yan Yol: “Kayıtlı Tüketim Harcamalarına Dayalı Azalan Oranlı Vergi İndirimi”
İkinci adımda, oluşturduğumuz bu adaletsizliği telafi edecek yeni bir mekanizma devreye sokarız. Bu mekanizma, vatandaşların kayıtlı tüketim harcamalarını dikkate alan azalan oranlı bir vergi indirimi sistemidir.

Bu “yan yol” hem devlete yeni bir vergi politikası aracı kazandırır hem de bölüşüm ve para politikaları üzerinde çift yönlü etki yaratır:

  • Eşitliği Artırır: Artırılmış dolaylı vergilerden kaynaklanan yük, gelir düzeyine göre kademeli olarak hafifletilir.
  • Para Politikasını Güçlendirir: Hazine ve Maliye Bakanlığı (HMB), bu mekanizma ile para politikasını doğrudan ve aktif biçimde uygulayabilir.
  • TCMB’ye Destek Sağlar: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın para politikası araçlarının etkinliği artarken, maliyetleri düşer.

Şimdi, tüm KDV oranlarının %30’a yükseltildiğini varsayalım. Ayrıca, HMB Kart kullanarak yapılan harcamalara uygulanacak azalan oranlı vergi indiriminin ilk dilimde %40 ile başladığını kabul edelim.

Bu senaryoda, tüketim dilimlerine göre uygulanacak indirim oranı, indirim tutarı, birikimli indirim ve ortalama indirim oranı aşağıdaki gibi olacaktır:

İlk 250.000 TL için

Sonraki 150.000 TL için

Sonraki 100.000 TL için

Sonraki 100.000 TL için

Sonraki 100.000 TL için

Sonraki 100.000 TL için

Sonraki 100.000 TL için

Sonraki 100.000 TL için ve daha fazlası

%40

%35

%30

%25

%20

%15

%10

%5

100.000 TL

52.500 TL

30.000 TL

25.000 TL

20.000 TL

15.000 TL

10.000 TL

5.000 TL

100.000 TL

152.500 TL

182.500 TL

207.500 TL

227.500 TL

242.500 TL

252.500 TL

257.500 TL

%40,00

%38,13

%36,50

%34,58

%32,50

%30,31

%28,06

%25,75

Tablodan görüleceği üzere, azalan oranlı vergi indirimi sistemi, harcama düzeyi arttıkça uygulanan indirim oranını kademeli olarak düşürmektedir.
Bu sayede, düşük harcama yapan bireyler daha yüksek indirim oranlarından yararlanırken, yüksek harcama yapanlar daha düşük oranda indirim almaktadır.

  • Düşük Tüketim Seviyeleri:
    Yıllık 250.000 TL harcama yapan bir kişi, %30 KDV oranı üzerinden 75.000 TL vergi öder. Ancak %40’lık indirim oranı sayesinde 100.000 TL vergi iadesi alır. Bu durumda ortalama net vergi oranı -%10 olur. Yani fiilen vergi ödemek yerine, net olarak iade almış olur.
  • Orta Tüketim Seviyeleri:
    Yıllık 400.000 TL harcama yapan biri, %30 KDV ile 120.000 TL vergi öder. %38,13’lük indirim sayesinde 152.500 TL iade alır. Ortalama net vergi oranı -%8,13’e düşer.
  • Yüksek Tüketim Seviyeleri:
    Yıllık 1 milyon TL harcama yapan bir kişi, 300.000 TL vergi öderken, %25,75’lik indirim ile 257.500 TL iade alır. Böylece ortalama net vergi oranı %4,25 olur. Harcama miktarı arttıkça indirim oranı düştüğü için net vergi oranı da kademeli olarak yükselir.
    Örneğin:
    • 2 milyon TL harcama → Ortalama net vergi oranı %14,63
    • 7 milyon TL harcama → Ortalama net vergi oranı %22,04
    • 10 milyon TL harcama → Ortalama net vergi oranı %22,93
    • 20 milyon TL harcama → Ortalama net vergi oranı %23,96

Bu yapı, yüksek harcama yapanların vergi yükünü tamamen ortadan kaldırmadan, düşük ve orta gelir grubunun net vergi yükünü azaltmayı hedeflemektedir.
Aynı zamanda tüm harcamaların HMB Kart ile kayıt altına alınmasını teşvik ederek kayıt dışı ekonomiyi daraltır.

Kayıtlı Tüketim Harcamaları Üzerinden Azalan Oranlı Vergi İndirimi uygulaması, mevcut durumda azalan oranlı olan dolaylı vergileri, artan oranlı bir yapıya dönüştürebilir.
Böylece, düşük ve orta gelir gruplarının vergi yükü azalırken, yüksek harcama yapanların vergi yükü artırılmış olur.
Ancak, bu sistemin adil ve sağlıklı bir şekilde hayata geçirilebilmesi için toplum olarak bazı konuları netleştirmemiz gerekir.

1️⃣ Harcama Tanımının Belirlenmesi

Vergi indirimi hesaplamasında dikkate alınacak harcamanın kapsamı çok önemlidir. Benim önerim şu şekildedir:

  • Faiz ödemeleri → Kapsam dışında tutulmalı.
  • Kira ödemeleri → Kapsama dahil edilmeli ancak belirli bir üst limit konulmalı.
  • Otomobil harcamaları → Dahil edilmeli fakat yine üst limit sınırı getirilmeli.
  • Yurt dışı harcamalar → Kapsam dışı bırakılmalı.
  • Bireysel harcamalar dışındaki giderler (örneğin şirket harcamaları) → Kapsam dışında olmalı.

2️⃣ Kimler Faydalanacak?

Bence Türkiye’de yaşayan tüm vatandaşlar, bireysel olarak bu uygulamadan yararlanabilmelidir.

Örnekler:

  • 4 kişilik hane → Yıllık kayıtlı harcama 1 milyon TL ise, kişi başı 250.000 TL üzerinden %40 vergi indirimi uygulanır.
    • Ödenecek vergi (%30 KDV) = 300.000 TL
    • İade (4 × 100.000 TL) = 400.000 TL
    • Net vergi oranı: Negatif (%-10).
  • 2 kişilik hane → Aynı 1 milyon TL harcama için kişi başı 182.500 TL indirim uygulanır.
    • Ödenecek vergi = 300.000 TL
    • İade (2 × 182.500 TL) = 365.000 TL
  • Tek kişi → 1 milyon TL harcama için 257.500 TL indirim uygulanır.
    • Ödenecek vergi = 300.000 TL
    • İade = 257.500 TL

Tek Oranlı KDV Uygulaması ve Adaletli Vergilendirme

Türkiye’de KDV, %1, %10 ve %20 olmak üzere üç farklı oranda uygulanmaktadır. Bu farklı oranlar, hem uygulamada karmaşıklığa hem de işlem yüküne yol açmaktadır.
Önerilen sistem sayesinde, örneğin %30 tek bir KDV oranı uygulanabilir. Düşük gelir grupları, kayıtlı tüketim harcamaları üzerinden vergi iadesi alacakları için, bu politika dolaylı vergileri artan oranlı hale dönüştürecektir.

Mevcut KDV Yapısının Sorunları

2024 yılı ikinci çeyreği itibarıyla Türkiye’nin yıllık üretimi nominal olarak 35 trilyon TL’dir. Bu üretimin %6’sından daha azı KDV olarak toplanabilmektedir.
Toplanan KDV’nin yaklaşık %66’sı ithal mallardan alınmaktadır. Bu da yurt içi tüketimin vergi potansiyelinin yeterince değerlendirilemediğini göstermektedir.

Toplum Temelli Vergi Denetimi

Bu öneri hayata geçirildiğinde, vergi denetimi yalnızca devletin değil, toplumun da görevi haline gelir. 10 yaşındaki bir çocuk bile, alışveriş yaparken vergi farkındalığına sahip olur.
Ayrıca sistem, gelir vergilerinin doğru beyanını da teşvik eder.

Gelir Gruplarına Göre Adalet

  • Yüksek gelir grupları, daha yüksek dolaylı vergi oranıyla karşılaşacaktır.
  • Düşük gelir grupları ise daha düşük dolaylı vergi oranından faydalanacaktır.
    Bu durum, hem toplumsal adaleti hem de vergilere olan güveni güçlendirecektir.

Kamu Harcamalarında Etkinlik

  • Kamu harcamalarının yarattığı değer, daha adil paylaşılacaktır.
  • Yaratılan para, hızlı bir şekilde tekrar kamuya döneceğinden, parasal genişleme kontrol altında tutulacaktır.
  • Yurt içi harcamalardan kaynaklanan sızıntılar minimize edilirken, bütçe açığının ana kaynağı ithalat etkisi olacaktır.

HMB Kart ve HMB Ödemesi ile Mali Etki

HMB Kart ve HMB Ödeme sisteminin birlikte uygulanmasıyla:

  • Harcama sırasında ödenen vergiler, doğrudan HMB’nin gelirlerine yazılır.
  • Bu fonların gecelik faiz getirileri kamuya kalır, özel kesime değil.
  • Bankacılık sisteminde likidite fazlası olduğunda, HMB bu fonları TCMB hesabına çekerek rezerv parayı daraltabilir.
  • Böylece, TCMB para politikasını düşük maliyetle sıkılaştırabilir.

Esnek Bir Ekonomi Politikası Aracı

Vergi iade oranları, iktisadi konjonktüre göre ayarlanabilir:

  • Yoksulların harcaması artırılmak istendiğinde, iade oranları yükseltilebilir.
  • Burada vergi oranları değil, indirim oranları değiştirildiği için kayıt dışı riskleri artmaz.
  • Dayanıklı tüketim malları için ayrı indirim dilimleri uygulanarak, yalnızca düşük gelir gruplarının faydalanacağı hedefli teşvikler sağlanabilir.
  • Hesaplamalar yıllık bazda yapılmalı, ancak iadeler aylık olarak ödenmelidir.
  • İlk uygulamada kusurlar ortaya çıkabilir, ancak sistem adım adım geliştirilerek birkaç yıl içinde olgun bir yapıya kavuşabilir.
  • Yetkililer, kapsamlı etki analizleri yaparak oranları optimize edebilir.

Bu sistem, tek oranlı KDV, toplum temelli vergi denetimi ve esnek para politikası desteği gibi avantajları bir arada sunarak Türkiye’nin vergi yapısında köklü bir dönüşüm sağlayabilir.