YAPISAL REFORM NEDİR? TÜRKİYE NEDEN YAPISAL REFORM YAPMAKTA BAŞARISIZ?
Ekonomi siyasetinde toplumsal uzlaşı ve toplumun desteği kritik öneme sahiptir. Ancak asıl mesele, bu uzlaşının ne anlama geldiği ve hangi çıkarları temsil ettiğidir.
Yapısal Reform Nedir?
Genel tanımıyla yapısal reformlar, ekonominin işleyişinde kalıcı değişiklikler yapmayı hedefleyen, kurumsal ve yasal düzenlemeler bütünüdür.
Ancak uygulamada, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, bu reformlar çoğu zaman toplumsal maliyetleri yüksek ve politik olarak tartışmalı adımlar haline gelir.
- Kimden Fedakârlık Bekler?
Çoğu yapısal reform paketi, işçilerden, memurlardan, emeklilerden ve yoksul kesimlerden fedakârlık talep eder.
Bu süreçte, sosyal harcamalar kısıtlanır, ücretler baskılanır ve kamu hizmetleri daraltılır. - Kimin Çıkarına Hizmet Eder?
Pratikte, yapısal reformların önemli bir bölümü uluslararası ve ulusal finans çevrelerinin çıkarlarını gözetir.
Finansal sermayenin getirisini öngörülebilir ve sürdürülebilir şekilde yükseltmek temel hedeftir. - Toplumun Gelişimi İkinci Planda
Eğitim, sağlık, teknolojik gelişme veya gelir adaleti gibi konular, çoğu zaman reform paketlerinin merkezinde yer almaz.
Bu nedenle, yapısal reformlar toplumun tamamı için değil, belirli bir kesim için “başarı” sayılabilecek sonuçlar doğurur.
Türkiye 2002 Sonrasında Olduğu Gibi Yapısal Reformlar Enflasyonla Mücadelede Kullanabilir Mi?
Türkiye’nin yapısal reform geçmişi inişli çıkışlıdır. En temel nedeni, bu reformların toplumda çoğu zaman hoş karşılanmamasıdır. Yapısal reformların halkta belirli ölçüde destek bulabilmesi için ekonominin, 1990’lardaki gibi, oldukça kötü bir dönemden geçmesi gerekir.
En Kötü Yirmi Yıllık Dönemler
1950 öncesi dışarıda bırakıldığında, Türk ekonomisinin en kötü yirmi yıllık performansları şunlardır:
- 1976–1996 yılları arasında
- Yıllık ortalama büyüme: %3,83
- 1983–2003
- Yıllık ortalama büyüme: %3,86
Buna karşılık, küresel kriz (2008–2009), 2018–2019 krizi ve Covid-19 (2020) gibi ciddi şokları içeren 2003–2023 döneminde ekonomi %5,39 ortalama ile büyümüştür.
En Kötü On Yıllık Dönemler
Türk ekonomisinin en düşük performans gösterdiği on yıllar:
- 1993–2003
- Yıllık ortalama büyüme: %2,74
- 1976–1986
- Yıllık ortalama büyüme: %3,28
Buna karşılık, 2018–2019 krizi ve Covid-19 şokunu içeren 2013–2023 dönemi, %4,92’lik bir büyüme oranına ulaşmıştır.
En Kötü Beş Yıllık Dönemler
Kısa dönem karşılaştırmalarında da benzer tablo ortaya çıkmaktadır:
- 1997–2002
- Yıllık ortalama büyüme: %1,23
- 1976-1981
- Yıllık ortalama büyüme: %1,30
Buna karşılık, 2018–2019 krizi ve Covid-19 dönemini kapsayan 2018–2023 döneminde büyüme %4,89 olmuştur.

1960’tan küresel kriz dönemine kadar olan süreçte, hem Avrupa hem de dünya ekonomisi açısından bazı beş yıllık dönemler düşük büyüme performansıyla dikkat çekmektedir.
Avrupa Ekonomisi
- 1991–1996 dönemi Avrupa ekonomisinin en kötü beş yılıdır.
- Yıllık ortalama büyüme: %1,39
Dünya Ekonomisi
- 1978–1983 dönemi sonrası en kötü beş yıl 1989-1994 dönemidir.
- Yıllık ortalama büyüme: %2,23
Karşılaştırmalı İyi Dönemler
- 2002–2007
- Dünya Ekonomisi: %4,08
- Avrupa Ekonomisi: %2,19
- 2017–2022
- Dünya Ekonomisi: %2,43
- Avrupa Ekonomisi: %1,25
1990’larda Türkiye Ekonomisi ve Dünya Ekonomisi: Ekonomik Gidişat Yapısal Reforma Zemin Hazırlıyor
1990’lar, Türkiye ekonomisi açısından dalgalı büyüme ve sık krizlerle kesilen bir dönem oldu. Bu yıllarda yaşanan sert iniş-çıkışlar, ekonomi yönetiminde köklü değişikliklerin tartışılmasına ve yapısal reform ihtiyacının gündeme gelmesine zemin hazırladı.
Yıllık Büyüme Oranları (1994–2002)
- 1994 → Ekonomi, bir önceki yıla göre %5,46 daraldı.
- 1995 → Sert toparlanma ile %7,19 büyüme.
- 1996 → Büyüme %7,01 olarak devam etti.
- 1997 → Büyüme %7,53 ile güçlü seyrini sürdürdü.
- 1998 → Büyüme hızı %2,40’a geriledi.
- 1999 → Ekonomi %3,26 küçüldü.
- 2000 → Yeniden toparlanma ile %6,93 büyüme.
- 2001 → Sert kriz yılı, %5,75 daralma.
- 2002 → Kriz sonrası %6,45 büyüme.
1988 yılında bir önceki yıla göre %4,59 büyüyen dünya ekonomisi, 1991 yılına gelindiğinde büyüme hızını %1,26’ya kadar düşürdü. Bu dönemdeki yavaşlama, başta gelişmiş ülkelerdeki durgunluklar olmak üzere küresel ölçekte talep daralmasının etkilerini yansıttı.
Küresel Büyüme Oranları (1988–2001)
- 1988 → %4,59
- 1991 → %1,26
- 1992 → %2,02
- 1993 → %1,81
- 1997 → %3,93
- 1998 → %2,85
- 1999 → %3,55
- 2000 → %4,53
- 2001 → %2,03
Aşağıdaki grafikte, 1980–2002 dönemi için 2023 fiyatlarıyla reel GSYH ile 2023 yılı döviz kurları kullanılarak hesaplanan reel GSYH’nin dolar cinsinden karşılığı birlikte sunulmaktadır.

2 | Reel GSYH değerlerinin gösteriminde 2023 yılı baz alınmıştır. Bu şekilde 100 yıllık Reel GSYH’nin her bir yılı 2023 yılı fiyatlarıyla ifade edilmiştir. Başka bir deyişle, TÜİK ulusal hesaplarda 2009 fiyatlarıyla yayınlanan Reel GSYH serisi, 2023 yılı fiyatlarıyla ifade edilmiştir.
3 | Dolar Cinsinden Reel GSYH hesaplamasında sadece 2023 yılı dolar kuru kullanılmıştır. Yukarıdaki 2023 yılı fiyatlarıyla Reel GSYH serimizin her bir yılı sadece 2023 yılı dolar kuruna bölünmüştür. Bu şekilde kur etkisinden arındırılmış Dolar Cinsinden Reel GSYH serisine ulaşılmıştır.
Aşağıdaki grafikte, Dünya ve Avrupa ekonomileri için 2015 fiyatlarıyla reel GSYH ile 2015 yılı döviz kurları kullanılarak hesaplanan reel GSYH’nin dolar cinsinden karşılığı sunulmaktadır.

2020’lerde Türkiye Ekonomisi ve Dünya Ekonomisi
Türkiye Ekonomisi
2002–2023 döneminde Türkiye ekonomisi, yıllık bazda hiç daralma yaşamamıştır.
- 2017 → %7
- 2018 → %3,01
- 2019 → %0,82
- 2020 → %1,86 (Covid-19 etkisine rağmen pozitif büyüme)
- 2021 → %11,44 (pandemi sonrası güçlü toparlanma)
- 2022 →,53
- 2023→ %5,11
Dünya Ekonomisi
Küresel büyüme, Türkiye’ye kıyasla daha sert dalgalanmalar yaşamıştır:
- 2001 → %2,03
- 2002 → %2,30
- 2004 → %4,47 (toparlanma)
- 2005–2007 → %4’ün üzerinde büyüme
- 2008 → %2,06 (küresel kriz başlangıcı)
- 2009 → %1,36 daralma
- 2020 → %2,93 daralma (pandemi etkisi)
- 2021 → %6
- 2022 → %3
IMF’nin Ekim 2024 Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’na göre küresel ekonomi 2023 yılında %3,3 büyüdü ve 2024 ve 2025 yıllarında %3,2 büyümesi beklenilmektedir. 2025 yılında Avrupa Ekonomisinin büyüme oranın ise %1,2’ye yükselmesi bekleniyor.
Aşağıdaki grafikte, 2001–2023 dönemi için 2023 fiyatlarıyla reel GSYH ile 2023 yılı döviz kurları kullanılarak hesaplanan reel GSYH’nin dolar cinsinden karşılığı birlikte sunulmaktadır.

İstihdam: Yapısal Reformun Maliyeti
En Kötü 20 Yıllık Dönemler
- 1987–2007 → İstihdam yıllık ortalama yalnızca %0,64 büyüdü.
- 2003–2023 (2008–2009 küresel krizi, 2018–2019 krizi ve 2020 Covid-19 şokunu kapsıyor) → Yıllık ortalama büyüme %2,03 oldu.
Bu karşılaştırma, son yirmi yılda istihdam artış hızının, 1987–2007 dönemine göre üç kattan fazla arttığını gösteriyor.
En Kötü 10 Yıllık Dönemler
- 1996–2006 → İstihdam yıllık ortalama %0,37 daraldı.
- 1998–2008 → On yıllık dönemde istihdam, yıllık ortalama %0,27 küçüldü.
- 2013–2023 (son on yıl, krizleri kapsıyor) → İstihdam yıllık ortalama %2,16 arttı.
Burada dikkat çeken nokta, krizlere rağmen son on yılda istihdam artışının pozitif olmasıdır.
En Kötü 5 Yıllık Dönemler
- 1999–2004 → İstihdam yıllık ortalama %2,29 geriledi.
- 2002–2007 → Hatta bu dönemde bile ortalama artış hızı negatifti (-%0,58).
- 2018–2023 (son beş yıl, krizleri kapsıyor) → İstihdam yıllık ortalama %1,92 arttı.

Aşağıdaki grafikte, 1980–2023 dönemine ilişkin istihdam verileri gösterilmektedir. Grafik, Türkiye’de istihdamın uzun dönemli eğilimini ve kriz dönemlerindeki dalgalanmaları ortaya koymaktadır.

SONUÇ
Paradoks şu ki, bugünkü Türkiye ekonomisinin temel problemi, geçmişte yapılan yapısal reformların günümüze aktardığı bölüşüm çıkmazıdır. Yapılması gereken, bu çıkmazı daha karmaşık ve çözülemez hale getirecek yeni yapısal reformlar değil; bölüşüm bunalımını vakit kaybetmeden çözecek reformları hayata geçirmektir.
Halka hiçbir şey vermeden yapısal reform yapmak, siyaseten intihar girişimidir.
Ancak halka bir şey vermek de klasik “yapısal reform” kavramıyla çelişir. Böyle bir uygulama yapısal reform değil, sadece reform olur.
IMF, bu modeli Türkiye’ye dayattığında ve dönemin siyasetinin buna direnme gücü kalmadığında hükümet değişmiş, ancak yapısal reformların toplumsal maliyetleri uzun süre devam etmiştir.
Örneğin:
- 1999’da 22 milyon olan istihdam, ancak 2010 yılında 22,6 milyona çıkarak 1999 seviyesini aşabilmiştir.
- 2008 küresel krizinden hemen önce, istihdam 21,22 milyon kişiye kadar gerilemişti.
Buna karşılık, 2018–2019 krizi ve Covid-19 krizini kapsayan son on yılda istihdam 6,1 milyon kişi artmıştır.
2000’ler Öncesi ve Sonrası Farkı
2000’lerden önce Türk ekonomi siyasetinin yapısal reform taleplerine tepkisi, çoğunlukla “mış gibi yapmak” şeklindeydi. Ancak 2000’lerin başında, çaresizlik içinde bu deney gerçekten bir kez yapıldı ve sonuçlar dramatik oldu:
- Cumhuriyet tarihinde, 1929 Buhranı, İkinci Dünya Savaşı, küresel kriz ve Covid-19 dönemleri dahil olmak üzere, görülmemiş ölçüde istihdam kaybı yaşandı.
- 2004 yılında istihdam, bir yılda %7,16 düştü.
- Üstelik bu düşüş, 2000 yılından itibaren kademeli olarak başlamıştı:
- 2000: %2,12 düşüş
- 2001: %0,26 düşüş
- 2002: %0,79 düşüş
- 2003: %0,97 düşüş
- 2004: %7,16 düşüş
Bu veriler, yanlış zamanda ve yanlış biçimde uygulanan yapısal reformların, istihdam üzerinde ne kadar ağır ve kalıcı tahribat yaratabileceğini göstermektedir.
Yapısal reformlara karşı Türk siyasetinin tavrı, birçok açıdan yerindedir. Ancak bu durum, reform ihtiyacının olmadığı anlamına gelmez. Geçmiş hükümetler, bu ayrımı yapamadıkları ya da reformları hayata geçirecek siyasi ve ekonomik güce sahip olmadıkları için yolun sonu iyi bir noktaya varmamıştır.
Unutulmamalıdır ki reform yapmayı başaramayan ekonomiler, sonunda yapısal reform yapmaya zorlanır.
Çıkarılması gereken asıl ders budur.

