İÇİNDEKİLER
TÜRKİYE ENFLASYON TARİHİ: 1960-2023
Enflasyon ve Eşitsizlik
Türkiye’de enflasyon parasal (erdemsel) bir olgu değildir, eşitsizliklerin sonucudur. Türkiye eşitsizlikleri tartışıp siyasilerin önüne hazır tepside sunmadığı sürece, siyasilerin bu konuya eğilmesi oldukça zordur (günümüzün demokratik bir toplumda daha da zordur), eğilse de ya geri püskürtülüyor ya da yapılan düzenlemeler uygulama aşamasında bir hiçe dönüştürüyor.
Türk Ekonomi Politik Tarihi’nde bunun en bilinen örneği Toprak Reformu’dur. Toprak Reformu konusunda on yıllarca çalışmalar yapıldı, ancak bir sonuç alınamadı.
Çok eskiye gitmeyelim bir kaç yıl önce “Değerli Konut Vergisi”ni duyduk ve düzenlemesi yapıldı. Ancak düzenlemeye karşıt olanların saldırısı karşısında uygulamada bu düzenleme buhar oldu.
Ama eşitsizlik konusunu tartışıp sonuçlandırdıktan sonra bu tartışmayı siyasilerin önüne hazır olarak sunsak bile bu konuyu çözeceğimizin garantisi yoktur. Bunun en açık örneği Fransız Devrimi’dir: Eşitlik talepleriyle yapılan devrim sonrasında eşitsizliği azaltacak önlemler tartışılsa da sonuca bağlanması için 100 yıl daha beklemek gerekti.
Not: “Değerli Konut Vergisi”nin konuşulduğu dönemde Türkiye’de en yüksek gelirlilerden alınan marjinal vergi oranının %35’ten %40’a yükseldiğini de unutmayalım. Bu iki gelişmeyi önemli kılan siyasetçiler tarafından eşitsizlik konusunun ele alınmış olmasıdır. “Değerli Konut Vergisi” servet eşitsizliğinin, gelir vergisindeki en yüksek gelirlilere uygulanan marjinal oranın artırılması ise gelir eşitsizliğinin ayrı ayrı ele alındığını gösterir.
Türkiye Enflasyon Tarihi: 1961-2023
World Bank‘tan sağlanan GSYH verileri üzerinden hesaplanan yıllık enflasyon oranları 1961-2023 dönemi için aşağıda sunulmuştur.
1960-1970 döneminde Türkiye’deki enflasyon görünümü 2004-2017 dönemi görünümü ile benzerdir. 1970 yılından sonra Türkiye’de enflasyon oranları yükselişe geçmiştir. Enflasyon oranlarındaki yükseliş eğilimi 30 yıl sürmüştür, yani 1998 yılına kadar durdurulamamıştır.
Yukarıdaki grafiği daha belirgin/açık hale getirmek için 10’ar yıllık dönemler itibarıyla yıllık ortalama enflasyon oranları hesaplanmış ve aşağıdaki grafikte gösterilmiştir.
10’ar yıllık dönemler itibarıyla yıllık ortalama enflasyon oranlarını incelediğimizde, 1970-1960 dönemindeki on yılda yıllık ortama GSYH enflasyon oranı %5,51 iken 1998-1988 yılları arasında yıllık ortalama enflasyon oranı %80,48’e yükselMİŞTİR.
1998 yılında sonra düşmeye başlayan 10’ar yıllık dönemler itibarıyla yıllık ortalama enflasyon oranları 2016-2006 döneminde %7,58’e kadar gerilemiştir. 2023 yılına geldiğimizde ise 2023-2013 döneminde yıllık ortalama enflasyon oranı %24,52’ye yükselmiştir.
GSYH fiyatlarındaki artışın seyrini görmek için GSYH Deflatörü önce lograitmik ölçeğe dönüştürülmüş daha sonra 1960 yılı 100 olacak şekilde endekslenmiştir. Aşağıdaki grafikte 1970 yılından sonra fiyat artışlarının belirginleşmeye başladığı ve bu sürecin 2002 yılına kadar sürdüğünü görüyoruz.
ERDEM, ENFLASYON VE EŞİTSİZLİK
Genel kabul görmüş görüşe göre Türkiye’de enflasyonun sebebi siyasilerin erdemsizliğidir. Siyasiler kendi politik çıkarları için para basarlar ya da para yaratırlar, bu yüzden de enflasyon ortaya çıkar.
Yukarıdaki görüşü kabul ettiğimizde yine yukarıdaki enflasyon tarihi değerlendirmelerimizden hareketle, 1960-1970 dönemi siyasileri erdemli, 1970-2002 dönemi siyasileri erdemsizdir mi diyeceğiz? İkincisi 2002-2023 dönemindeki siyasilere hem erdemli hem de erdemsiz mi diyeceğiz?
Paul Krugman “Bunalım Ekonomisin Geri Dönüşü ve Küresel Kriz (s.176)” kitabının sonundaki şu tespiti dikkate değerdir:
“Keynes’in dünyasında -ve bizimkinde- gerçek kıtlık kaynak ya da erdem kıtlığı değil, anlayış kıtlığıydı.”
Siyasiler seçim döneminde elbette genişletici politikalar uygulamaktadır. Ama bu olguyla Türkiye’nin 60 yıllık enflasyon tarihini açıklamak/açıklamaya çalışmak var olan ekonomik problemlerimizin çözümüne ne gibi bir katkı sunmuştur/sunacaktır? 2002-2018 döneminde hiç mi seçim olmadı?
Thomas Piketty “Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital (s.489)” kitabında enflasyonu şöyle tanımlamıştır.
“Enflasyon aylak zenginlerden ya da yatırıma dönüştürülmemiş servetlerden alınan bir vergi gibidir...İnsanın bu enflasyon vergisinden kaçınabilmesi için sermayesini gayrimenkule ya da menkul kıymetlere yatırması yeterli olacaktır.
Thomas Piketty “Kapital ve İdeoloji (s.392)” kitabında, iktisadi yaşamımızda hiç bir ahlak, etik değerlerini dikkate almayan ancak söz konusu enflasyon olunca bir anda “Erdem”in koruyucuları haline dönüşen bu görüşlerin aslında neyi gizlediklerini açıkça ifade etmiştir.
“Genel olarak enflasyon, ağır bir yeniden dağıtım çatışmasıyla karşı karşıya kalmış bir toplumun alametidir, zira toplum örneğin geçmişten intikal etmiş bazı alacaklardan kurtulmak ister ama lazım gelen fedakarlıkların nasıl daha iyi bölüşülebileceğini açıkça tartışmayı başaramaz ve kendini fiyatların, spekülasyonun kaprislerine teslim etmeyi tercih eder. Bunun en bariz riski muazzam bir adaletsizlik hissi yaratmasıdır.”
Mark Blyth “Kemer Sıkmak: Tehlikeli Bir Fikrin Tarihi (s.20)” kitabında çoğumuzun farkında olmadığı çelişkiyi ortaya koymuştur.
“Enflasyon dönemlerine ilişkin sıra dışı unsurlardan biri, gelir dağılımında oldukça üst seviyelerde olan insanların da fakirlerle birlikte toplu halde dayanışma içinde olduğu hemen hemen tek dönem olmalarıdır. Enflasyon ne zaman başını çıkaracak olsa, bunun “genellikle fakirlere zararlı” olduğunu duyarız, çünkü gelirleri azdır ve fiyat yükselişlerinden daha çok etkilenirler. Bu, hikayenin en fazla yarısı olabilir çünkü enflasyon belki de sınıfa özel vergi olarak düşünülürse daha iyi olur.”
Ama Blyth’ın vurguladığı şekilde enflasyonun bir tür vergiye dönüşebilmesi için ekonomik yapının buna uygun olması ve uygun değilse enflasyonun bir vergi olarak etkinliğini artıracak düzenlemelerin gerçekleştirilmesi gereklidir. Thomas Piketty’nin “Kapital ve İdeoloji (s.392)” kitabında bu konuya vurgu yapar.
“Enflasyon pratikte mal varlıkları üzerinde azalan oranlı bir kesinti gibi görünmektedir. Banknot olarak ya da banka mevduatında biraz nakit tutanlar büyük darbe alır, oysa daha çok gayrimenkul mallara, işletme mallarına ya da (içlerinde en yüksek olan) finansal portföylere yatırılmış en büyük mal varlıkları, eğer kiraların ya da varlık fiyatlarının dondurulması gibi başka önlemler alınmadıysa, fiyatlardaki bu yükselişin etkisinden büyük ölçüde korunur. Finansal varlıklara gelince, kamu tahvillerinin kendisi başta olmak üzere, borçlanma senetleri ve diğer sabit getirili yatırımlar da enflasyondan kötü etkilenir, ama en zenginlerin en çok rağbet ettiği hisse senetleri, şirket payları ve değişken fiyatlı diğer yatırımlar çoğunlukla enflasyon kesintisinden korunur, zira değerleri fiyatların genel seviyesindeki yükselişi izleme eğilimindedir.”
Eğer ekonomik yapı enflasyonun vergisel etkisini ortaya çıkarmaya uygun değilse arzu edilen sonuçların tersi bir durumla sonuçlanabilir. Thomas Piketty “Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital (s.490-491)” kitabında bu konuya değinir.
“Enflasyon aslında sermaye getirisini azaltmaz, ancak onun yeniden dağıtılmasına sebep olur. Enflasyonun bu etkileri her ne kadar karmaşık ve çok yönlü olsa da, teşvik ettiği yeniden dağılımın küçük servetlerin aleyhine ve büyük servetlerin lehine olduğu açıkça görülmektedir, asıl arzu edilen ise bunun tam tersidir.”
Joan Robinson “Ekonomi Felsefesi (s.140)” kitabında eşitsizlik ile fiyat sistemi arasındaki bağa vurgu yapar
“Günümüzde Meade gibi vicdanlı bir yazar, serbest piyasanın esaslarını ortaya koymadan önce <Para ve fiyat sisteminin hakkaniyetle çalışması için, gelir ve mülkün adil dağılımını sağlamak gerekir.> diyecek ve eşitsizliğin, sistemi sadece adaletsiz değil, aynı zamanda verimsiz hale getirdiğini, bu nedenle onu korumayı istemenin ön koşulunun <hoş görülebilir düzeyde adil bir gelir ve mülk dağılımını sağlamak için radikal önlemler almak> olduğunu belirtecek kadar dikkatlidir.”
Anthony B. Atkinson “Eşitsizlik Ne Yapılabilir? (s.15)” kitabında ise eşitsizlik ile üretim arasındaki ilişkinin altını çizmiştir.
“Toplam üretim dağıtımdan etkilenmektedir. Gelir dağılımını anlamak, ekonominin işleyişini anlamak için gereklidir.”